
“Ah siz yolunu seçmiş insanlar, sizin durumunuz benimkinden ne kadar iyi!” Orhan Pamuk’un ‘Öteki Renkler’ kitabından, dönüp dönüp okuduğum bir yazının başlığı bu. O da Goethe’ye ait bir mektuptan alıntılamış, pek hak vermeden, inandırıcı bulmadan:
“İnsan yirmi beş yaşındayken ‘yolunu seçmiş’ insanların durumunun kendininkinden daha iyi olduğuna içtenlikle inanır mı, yoksa kararsızlığından aslında hoşnut mudur? (…) Çekici olan şey bir yol seçmek değil, galiba bütün yolları seçebileceğimiz bir yerde olmaktır.” Goethe’ye döneceğiz…
ÖMER FARUK
Raflar arasında eşelenirken rastladım Kieran Setiya’nın kitabına. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nün ‘orta yaşı geçmiş’ felsefe profesörünün ‘Orta Yaş Krizi: Felsefi Bir Rehber’ isimli çalışmasını Türkçeye Sena Yılmazkarasu (The Kitap) okurla buluşturdu.
Aynadaki görüntünüz endişelendiriyorsa sizi… Ölüm artık ‘nazariye’ değilse ve kalan yılları hesaplıyorsanız durup durup… Kendinizi yaşlanmış, tükenmiş, ‘bütün yolların birleştiği kavşağı’ artık geride bırakmış hissediyorsanız… ‘Olduğunuz yer’ olmak istediğiniz ya da (size göre) olmanız gereken yere uzaksa… Kendinizi boşa atılmış bir kurşun sayıyorsanız… Yaptığınız seçimlerdeyse aklınız ve artık telafi edebileceğiniz seçenekler kalmamışsa elinizde… Geçmiş kalbinizde pişmanlıklar ve bunaltılar uyandıran nostaljik bir yükse sırtınızda… “Şimdiki aklım olsaydı, ah ne aptalmışım” dediğiniz zamanlar çoksa geriye dönüp baktığınızda… Hayatınızın boşa geçtiği duygusu ağır basıyorsa sık sık… Ve evet, Orhan Pamuk’un Goethe’den alıntıladığı gibi, ‘yolunu seçmiş insanları’ daha mutlu ve talihli buluyorsanız… Setiya’nın ‘felsefi rehberi’ tam da size göre. Size göre çünkü kırk yaşında resim ve heykel yapmayı bırakan Michelangelo’nun, yaşam yolunun ortasında karanlık bir ormanda yolunu arayan Dante’nin, otuz sekiz yaşında işinden gücünden istifa edip bin kitaplı kütüphanesine çekilen Montaigne’nin mustarip olduğu ‘orta yaş kriziyle’ nasıl baş edebileceğinizi gösterecek size. Bir parça en azından. Artık, “bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti” diyebileceğiniz bir yaşta da değilsiniz ne yazık ki. Hayatla ya savaştınız ya da barıştınız…
Setiya kendi kişisel tecrübesine de yer verdiği giriş yazısında kitabının ‘ucuz ve niteliksiz bir kişisel gelişim kitabı’ olmadığını açıklama gereği duyuyor: “Orta yaş tecrübeleri filozoflar tarafından göz ardı edilmiştir ama felsefi açıdan ilginçtir ve filozofların kullandığı araçlarla terapiye uygundur. On sekizinci yüzyıl civarına kadar, ahlak felsefesi ve kişisel gelişim arasında keskin bir çizgi yoktu.” Bu nedenle bu küçük kitabı, bizi orta yaş krizinden çıkartacak ya da en azından bunu nasıl atlatabileceğimizi gösterecek ‘felsefi bir rehber’ olarak görebiliriz.
Zaten Setiya da çareyi günübirlik çözümlerde değil hayatın anlamına, iyi yaşamın ne olduğuna, mutluluk fikrine kafa yoran, Antik Yunan’dan modern çağlara, kadim felsefede buluyor. John Stuart Mill’den ilham alarak “arzuları sınırlandırmayı” öneriyor mesela. Hayat her şeyi kuşatacak ve kapsayacak kadar uzun değil çünkü. Epikürcülere uzanıp, onların basit ve mütevazı yaşam tavsiyelerine dikkat çekiyor. Setiya’ya göre “bir şeyleri kaçırmanın nostaljisi geçici bir olgudur” ve bizi kışkırtan şey aslında kaçırdıklarımız değil, onları seçebileceğimiz ‘kararsızlık’ konumunu yitirmiş olmaktır. Yani neyi seçseydik, bir diğerini seçmediğimiz için pişmanlık duyabilir ve “bütün mümkünlerin kıyısında” durduğumuz o ilk gençliği anımsayabilirdik…
En önemlisi Schopenhauer’in bulduğu ‘mutluluk formülü’ bence. Filozofa göre insan ‘telik’ ya da ‘atelik’ aktivitelerle tatmin olmaktadır. Telik yani sonlandırılan eylemler: temizlik yapmak, kitap yazmak, evlenmek, terfi almak gibi… Atelik aktiviteleri telik eylemlerden ayıran şey ise net ve somut bir son içermeyişi: Müzik dinlemek, koşuya çıkmak, roman okumak gibi… Setiya’ya göre telik değil atelik aktivitelere yönelmek, zamanın tadını çıkartmak, çentik atılacak işlerin peşinden koşmak yerine, Epikürcüler gibi sade ve bize keyif veren şeylerle vakit geçirmek bizi rahatlatıp, orta yaş krizimizi dindirebilir. Belki de ihtiyacın olan tek şey bir adım atmaktır…