Kulunç Nedir? Nelere Dikkat Edilmelidir

Halk arasında “kulunç” olarak bilinen miyofasiyal ağrı sendromuna dikkat çeken Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Burcu Avşar, bu rahatsızlığın belirtileri görüldüğünde mutlaka bir uzmana başvurulması gerektiğini vurguladı.

Belirtiler hakkında konuşan Avşar, “Önemli sebeplerinden biri duruş bozukluğu. İkincisi travmalar. Düşme, çarpma, kasın ani zorlanması. Stres ve uyku düzensizliğe de etken. Özellikle uyku düzensizliğinde tetik noktalarda iki kat fazla artış görüyoruz” dedi.

Romatem Kocaeli Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi’nden Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Burcu Avşar, ‘kulunç’ olarak bilinen miyofasiyal ağrı sendromunu anlattı. Avşar, “Özellikle gün içinde dik duruştan sorumlu postür kaslarımızda boyun, sırt ve bel olmak üzere, bu bölgeyi destekleyen kaslarımız ve saran zar dokusunda sert, ağrılı, küçük, hassas noktalarla, ‘tetik nokta’ dediğimiz noktalarla karakterize ağrıdır. Aslında hastalarımız bunu sık olarak; bastırdığımda elime sert bir nokta geliyor, ağrı yapıyor, kuluncum var şeklinde de ifade ediyor. Diğer yaygın ağrı sendromlarından farklı olarak belirli bir bölgede, örneğin boyun bölgesinde sınırlı bir ağrı yapar. Tetik noktalara bastırdığımızda bu ağrı, o bölgede tanıdık bir ağrı hissi, batıcı-yanıcı ağrı hissi oluşturmakta, beraberinde o bölgeden komşu bölgelere, örneğin boyun bölgesinden omuz, baş bölgesine yayılım yapabilir. ‘Sabah iyiyim; akşama doğru ağrım artıyor’, ‘hareketlerimde kısıtlılık gelişti; kaslarımı gergin hissediyorum’ gibi şikayetlerle hastalar başvuruyor. Miyofasiyal ağrı sendromunda dolaylı yollarda da ‘çenemde ağrım var’, ‘kulakta çınlamam var’ gibi şikayetler de gelebiliyor” diye konuştu.

Sık Karşılaşılan Duruş Bozukluklarının Sebebi Uzun Süre Aynı Pozisyonda Kalmak

Sendromun oluşmasındaki sebepleri de anlatan Avşar, “Artık çalışma koşullarımız telefon maruziyeti, masa başında, bilgisayar başında çalışma, çalışanlarda aynı pozisyonda uzun süreli durmayla duruş bozukluklarını sık görmekteyiz. Önemli sebeplerinden biri duruş bozukluğu. İkincisi travmalar. Düşme, çarpma, kasın ani zorlanması. Stres ve uyku düzensizliğe de etken. Özellikle uyku düzensizliğinde tetik noktalarda 2 kat fazla artış görüyoruz. Stres duruş kaslarımızda kasılmaya yol açarak tetik nokta oluşumunu tetikliyor. D vitamini, mineral, magnezyum eksiklikleri ve tekrarlayan, kası zorlayan hareketler sebep olmakta” dedi.

Hastalığın tanısı hakkında da konuşan Avşar, “Tetik noktaların saptanması, tetik noktalara bastırınca ağrının oluşması, komşu dokulara yani boyundan omuza, başa yayılan bir ağrı ve ‘zıplama işareti’ dediğimiz tetik noktaya bastırdığımızda çok tipik bir bulgu olan kasın hafif seğirmesi” ifadelerini kullandı.

Belirtilerin olması durumunda doktora başvurulması gerektiğini belirten Avşar, “Çünkü kronikleşir. Hayat kalitesini düşürür. Hasta ‘neden ağrım geçmiyor’ diye düşünüp çok büyük bir stres yaşar. Çözülebilecek bir durum ama tedavisiz kronikleşebilecek de bir durum çünkü altta yapan problemleri çözmemiz gerekiyor” dedi.

Tedavi Süreci Şu Şekilde;

Tedavi yöntemlerine de değinen Avşar, “Kombine bir tedavi uyguluyoruz. Bu ilaç tedavileri, ağrı kesiciler ve kas gevşeticileri içeriyor ama ağrı yanıtını azaltmak için kısa süreli kullanıyoruz. Bu tamamen tetik noktayı çözmüyor. Enjeksiyon yöntemlerini kullanmaktayız. Tetik nokta enjeksiyonunda tetik noktanın içerisine direkt lokal anestezi uygulamayla hem mekanik bir uyarı hem de oradaki ağrının rahatlamasını sağlıyoruz. Kısa sürede etki ediyor; tekrarlayan seanslar gerekebiliyor. Kuru iğneleme yönteminde ise ince iğnelerle tekrarlayan 4-6 seans arası kasın ve tetik noktanın mekanik uyarımına dayanan iğneler. Burada amacımız oradaki tetik noktanın kanlanmasını artırmak. Beraberinde fizik tedavi modellerini kombine ediyoruz. Burada ultrason tedavileri, TECAR, hilterapi gibi lazer tedavileri uyguluyoruz. Dirençli vakalarda ‘şok dalga tedavisi’ dediğimiz ESWT uygulamalarını yapabiliyoruz. Amacımız kası gevşetmek, tetik noktanın kanlanmasını artırmak ve hücre yenilenmesini kolaylaştırmak” diye konuştu.

‘BU EGZERSİZLER ARA VERİLECEK EGZERSİZLER DEĞİL’

Tedavinin en önemli ve en zor kısmının egzersiz olduğunu vurgulayan Avşar, “Germe egzersizleri, güçlendirme egzersizleri, postür duruş egzersizleri. Bunları doğru şekilde yapmak çok önemli. Yanlış egzersiz yine tetik nokta oluşumu, kas-iskele sistemi hastalıklarına zemin hazırlamakta. Bu yüzden ilk olarak doğru egzersizlerin fizyoterapist veya doktor gözetiminde öğretilmesi gerekmekte. Egzersizler, tedavinin en önemli ve en uzun aşamasını oluşturuyor. Hatta hastalar, tedavi sürecinde egzersiz yaptıktan sonra genellikle tedavi bitiminde egzersize ara veriyorlar ancak bu egzersizler ara verilecek egzersizler değil. Egzersizlerle birlikte ağrılarda yüzde 60-70 azalma görüyoruz ve kalıcı bir tedavi sağlamış oluyoruz. Yeni tetik nokta gelişimini engelliyoruz. Burada, amacımız hastaya doğru duruşu kazandırmak, kasların esnekliğini korumak ve güçlendirmek” dedi.

‘TANI SONRASI HIZLICA TEDAVİMİZE BAŞLIYORUZ’

Tedavi sürecini de anlatan Avşar, “Hastalar, bize başvurmasının ardından hastanın muayenesinden sonra tanımızı koyduğumuzda hızlıca tedavimize başlıyoruz. Tüm tedavileri kombine şekilde yapabiliyoruz. Hastaya, şiddetli ağrılarda ağrıya yönelik ilaç tedavisini, aynı anda hızlıca rahatlatacak enjeksiyon tedavilerini, nöral terapiyi, kuru iğnelemeyi yapmaktayız ve hızlı bir şekilde fizik tedavimize başlamaktayız. Fizik tedavide lazer, radyofrekans, ultrason, ESWT tedavilerinin hepsi fizyoterapistlerimiz tarafından uygulanmakta ve doğru egzersizler aynı anda başlanmakta. Sonrasında hastanın uzun dönem takiplerini yapmaktayız. Devamında duruşunu korumak, güçlendirmek, kasları gevşetmek amaçlı klinik pilates fizyoterapistlerimiz eşliğinde, bizim de muayene sonuçlarımızla sakınılacak hareketler belirtilerek yapılmakta” ifadelerini kullandı.